25 Nisan 2016

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #45 Kral Oidipus


Antik Yunan’ın üç büyük tragedya yazarından biri olarak kabul edilen Sofokles’in en meşhur eseri Kral Oidipus, Pier Paolo Pasoli sinemasında mitolojik hikâyeler dönemini açan filmdir. Yönetmenin aynı adla sinemaya taşıdığı eser, daha sonra Freud’un Oidipus Kompleksi adını verdiği duruma da esin kaynağı olmuş. Bireyin çocukluk döneminde annesine ilgi duyduğu babasını ise saf dışı etme eğiliminde olduğu iç dünyasındaki duygusal karmaşayı anlatmak için kullanılan bu tanımlama Sofokles’in trajik hikâyesinin de özü denilebilir. Pasolini’nin filmi de yaklaşık 2500 yıl önce yazılmış klasiğe sinemada hayat veriyor.

Yönetmen filmin açılış ve kapanışını günümüz dünyasına taşıyarak, Oidipus Kompleksi’nin zamanlar ötesi olduğunu, insanlık tarihinin herhangi bir anında yaşanabileceğini yani evrenselliğini vurgulamak istemektedir sanki. Açılış ve kapanışın günümüze taşınmasıyla Sofokles’in eserinin aynı anda hem modern hem de klasik bir uyarlaması yapılmış oluyor. Bu, Pasolini gibi bir sinemacının girişeceği türden bir iş diye düşünüyorum. Bir röportajında da söylediği gibi yönetmen için önemli olan geçmişi yeniden kurmak değil, bugün yaşadığımız hayatta eskiye benzerleri bulup gün yüzüne çıkarmak ve onlarla geçmiş arasında bağ kurmaktır.

Pasolini, hikâyeyi farklı bir coğrafyaya ve belirsiz bir zamana taşıyor. Oyuna kendi yorumunu getirmek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Hikâyenin en can alıcı noktalarının dahi Sofokles’in eserinden detaylarda gösterdiği farklılık, uyarlamanın başarısındaki önemli bir ayrıntı diye düşünüyorum. Hikâyeyi film üzerinden yorumlamak gerekirse, Kral Oidipus’un kaderinden kaçmak isteyen, ancak kaçışın onu kaderine sürüklediği bir adamın trajedisi olduğunu söyleyebiliriz. Film, kaderin kaçınılmazlığının altını çizerken, adaletin ise er ya da geç yerini bulacağını söylüyor. Zira oğullarını öldürmeye karar veren kral-kraliçe ve Oidipus yaptıklarının cezasını çekiyor.

Film boyunca Kral Oidipus, kendi gerçekliğini arıyor. İçten içe bulmaktan korktuğu gerçeklikten kaçmak istese de kaderinde bu gerçeklikle yüzleşmek de var. Görüldüğü gibi her yol kaderin kaçınılmazlığına çıkıyor. Temelde hikâyenin bir kehanet ve lanet üzerine kurulu olduğunu söylemek gerekiyor. Oyunu bilemiyorum ama film lanetin sebebine ilişkin pek ipucu vermiyor. Genel olarak Pasolini’nin uyarlaması anlatısı ve tercihleriyle bir başyapıt olarak nitelenebilecek olsa da, bazı noktalarda Sofokles’in metnine daha sadık kalabilseymiş demeden edemiyoruz. Kral Oidipus, her sinemaseverin mutlaka görmesi gereken bir klasik. Bu mitolojik hikâyeyi Pasolini’nin filmiyle keşfetmek de paha biçilemez…